2-Avrupa Birliği Yolunda, Türkiye'nin içerisinde Bulunduğu durum ve Yapması Gerekenler

NAS GRUP, YADEV ve AB İşbirliği ile Türkiye Genelinde Düzenlenen "AB Eşiğinde Türkiye" Konulu Makale Yarışmasında Türkiye Derecesi Yapan Yazımın, Tercüme Metni...

AVRUPA BİRLİĞİ YOLUNDA, TÜRKİYE’NİN İÇİNDE    BULUNDUĞU DURUM VE YAPMASI GEREKENLER


Refah bir ekonomiye sahip olmayı, sanayi devrimini gerçekleştirmiş olmayı, teknolojik olarak belli bir seviyenin üstünde olmayı ve sosyal devlet olmayı ön koşul koyarak diyorum ki; insanlığın biricik evlatları “gelişmiş” toplumlardır. Çünkü  tarihte ilk sıralarda yer almanın ön koşulu, insanlığa yapılacak katkı ve etkidir. Bu katkı ve etkiyi yapabilmek için de takdir edersiniz ki yukarıda saymış olduğum koşulları sağlayan “gelişmiş” devlet kategorisinde olmak gerekir.

Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti Devlet’i olarak, dünya literatüründe gelişmiş devletler  kategorisine sokulan ülkelerden oluşmuş bir topluluğa,  Avrupa Birliğine girme eşiğinde yapmamız  ve düzeltmemiz gereken bir çok iş olduğu aşikardır. Ancak bunları yaparken gözden ırak tutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır. O da,  aralarında yer edinmek için uğraşmış olduğumuz Avrupa Birliği'ne üye devletlerin, gelişim süreçlerinde izlemiş oldukları yolu izlememektir. Çünkü köken olarak  Türkiye ile diğer Avrupa Birliği ülkelerinin dinamikleri birbirlerinden farklılık arz etmektedir. Ve yapılan değişiklikler veya iyileştirmeler tabandan, tavana gittiği sürece köklü ve de kalıcı olabileceklerdir. Bunun anlamı, yapılacak olan değişikliklerin toplumun ahlaki, kültürel, dini ve sosyal yapısı dikkate alınarak, aynı şeyin halkın kaldırabileceği veya sempati duyabileceği başlıklar altında yerine getirilmesi gereğidir. Ancak bahsettiğim dinamikleri göz önünde bulundurarak, Avrupa Birliği üyelerinin kendi toplumları üzerinde, kendi toplumlarının kaldırabileceği şekilde düzenleyip, uygulamaya koyduğu sistemleri olduğu gibi alıp veya “Avrupa Birliği Kriterleri” başlığı altında bunları Türkiye’ye dayatıp, toplum yapısına göre değişiklik yapılmasına izin vermeksizin uygulanmasını beklemek gerçeklerden, akıl ve mantıktan uzak hayal kurmak olur.

 Burada, geri kalmışlığın veya bıraktırılmışlığın acısını yeterince yaşayan, gelişmiş devlet olma şansını yakalama eşiğindeki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapması gereken, batılı düşünürlerin esasen batı için ortaya attığı, evrensel gibi görünen ancak evrensel olmayan sistemlerine göre hazırlanmış devlet, ekonomi, siyaset ve toplumsal yaşam kurallarını almak yerine, kendi iç dinamikleri ile gelişmişliğin yüce değer ve kurallarını bağdaştırmış olan yerli sistemlerini esas alarak bizden istenenlerin, bu yerli sistemlerdeki karşılıklarına göre değişim ve gelişimine devam etmesidir.


Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir diğer sorunu ise din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması konusunda yaşadığı ikilemdir. Türkiye, insanların yüzde olarak büyük bir çoğunluğunun Müslüman olduğu ve maalesef yine halkın yüzde olarak bir çoğunun dini bilgiden yoksun, kulaktan dolma bilgilerle veya spekülatörlerin söylemleriyle manevi yaşamlarına yön verdiği bir ülkedir. Ayrıca insanlar, dinleri gereği Hz. Muhammed‘e Allah’ın elçisi ve onun dünyadaki sesi olması nedenleriyle iman ederler ve onun yanlış bir iş yapmayacağına inanırlar. Hz. Muhammed döneminde şer’i  hükümlere dayanan bir devlet yapısı geçerli olduğundan, bu gün insanlar devletin şer’i hükümlere mi yoksa başka diğer sistemlere mi dayanması gerektiği konusunda bir kararsızlığa düşüyorlar.

 Bu şekilde bir karışıklık içerisine düşmelerinin sebebi ise, bilimin içerisine maddi olmayan, kanıtlanamayan, sadece inanılabilecek olan kavramları katmalarıdır. Bu da bilimin neden-sonuç ilişkisini bozmakta ve insanların kendilerini böyle bir karmaşa içerisinde bulmalarına mahal vermektedir. Bu karmaşanın giderilmesi ise Hz. Muhammed’in dini kimliğiyle, siyaset adamlığı arasındaki farkın ve bunun yanı sıra dindar olmak ile insan olmak veya dünyadaki zorunlu bilimsel ve toplumsal değişim, gelişim ve yapının niteliğini doğru kavrayıp nerede durulması ve neyin, nasıl yapılması gerektiğinin halka doğru bir şekilde anlatılmasından geçer. Oysa ki, Avrupa Birliği eşiğindeki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin  bilinçli ya da bilinçsiz ortaya çıkan bu tür karışıklık ve karmaşıklıkları çoktan çözmüş olması gerekirdi.

 Varolan eğitim, sağlık, demokratlık, sosyallik vb. sorunların hepsi uygulanan veya uygulanmaya çalışılan sistemlerin tabandan mı, yoksa tavandan mı geldiğine bağlı olarak oluşması sebebiyle, bunlardan bahsetmenin yersiz ve gereksiz olduğu görüşündeyim. Söylemiş olduğum gibi bunların hepsi toplumun yapılan değişiklikleri kabul edip etmemesiyle alakalı.

Sonuçta bu yazıda, değişim ve gelişimini her geçen gün artan bir ivmeyle sürdüren Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, gelişmiş olarak tabir edilen ülkelerin oluşturduğu birlik önünde, Avrupa Birliği önünde içerisinde bulunduğu hali ve yapması gerekenleri kendimce ve kısaca özetlemeye çalıştım. Saygılarımla…


Anıl Beşir   Kırıkkale Ünversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi

 

 


Sitemizin tasarımını nasıl buldunuz?
Çok güzel...
Güzel...
Daha iyi olabilirdi...
Tasarım içerikle uyum halinde değil...

(Sonucu göster)


 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol