13-Avrupa Kültürünün Oluşumunda Anadolu Medeniyetlerinin Yeri

Avrupa Kültürünün Oluşumunda Anadolu Medeniyetlerinin Yeri


Bilinmelidir ki tarihsel süreç içerisinde baki kalan, tarihe dolayısıyla da geçmişin tanıklığını yaparak geleceğe yön veren, ırklar, milletler veya kavimler değildir. Eğer böyle olsaydı yani insanoğlunu sırtına alarak bir yerlere taşıma, ölmüş milyonlarcasının bıraktığı yerden insanlığı biraz daha ileri götürme, yaşayan milyonlarcasını insanca yaşatma ve doğacak milyarlarcasına uygar dünya düzenine biraz daha yaklaşmış bir dünya bırakma sorumluluğu belli ırklara, milletlere haiz olsaydı, eski çağın kadın eti yiyip erkek kanı içen ilkel krallarından başlayarak değme bu günkü teknoloji ve ileriliğe ulaşmak, onlardan bir adım bile ileri gidemezdik. Çünkü tarihte görülmemiştir ki bir millet, bir devlet sonsuzluğa değin hep güçlü kalsın veya sonsuzluğa değin hep güçsüz kalsın. Herkesin ortak amacı olan insanlığı o uygar seviyeye taşıma sorumluluğu milletlerin olsaydı ve diyelim ki o millet kurduğu devletle insanlığı en üst uygarlık mertebelerine taşısaydı bile o devlet yıkıldıktan, o millet dağıldıktan sonra yaptıkları her şey tarihe gömülür ve insanoğlu yeni baştan başlamak zorunda kalırdı. Anlaşılıyor ki insanoğlunu hakiki insan olma yolunda yürütüp sonra da amaca ulaştıracak olan şey insanlardan müteşekkil ve her birinde evrensel ortak insan paydasının menfaatlerinden çok, tesadüfen kendi topluluğu bünyesinde doğumla sağlanmış bir statüde bulunan kişinin menfaatlerini ön plana alma eğilimi gösteren toplumlar değil, şaşırtıcı ama bizzat insan toplumları tarafından yaratılan ve toplumlar yok olsa da varlığını sonsuzluğa değin geliştirerek sürdüren pasif, edilgen bir surettir. İşte bu medeniyettir.

Toplumlar belirli zaman aralıklarında insanoğlunun, yaşanılan zamana değin olan birikimlerinden müteşekkil bulunan medeniyetin taşıyıcısıdır. Her zaman bazı toplumlar o medeniyeti taşır ve onunla gelişir, geri kalan toplumlarda, üzerinde olması sebebiyle, belli ölçülerde tarafından taşındığı toplumun şeklini almış bulunan medeniyetten farklı olmaları suretiyle onu etkiler ve geliştirirler. Bu gün bu taşıyıcılığı üstlenen Avrupa ise bize düşen de onu geliştirmektir.

İşte tam burada uygar dünyanın ortak malı olmasına karşın, taşıyıcılığını günümüzde avrupanın üstlenmesi sebebiyle Avrupa medeniyeti dediğimiz şeyin oluşumunda ve gelişiminde muhtevası bulunduğumuz doğu kültürlerinin etkilerinin ne olduğu ve daha iyi nasıl olabileceğinin sorgulanması gerekir.            
              
Dediğimiz gibi toplumlar(kültürler olarak alınabilir) insanlığın ortak malına, yürüdüğü uygar dünya medeniyeti yolunda belirli vakitler de vekalet ederler. Hatırlardan silinmemiştir ki bu vekalet görevini çok yakın zaman da, doğu kültür toplumları içerisinde en köklülerinden biri olması sebebiyle diğerlerinden ayrılan Osmanlı dolayısıyla Türk kültürü sürdürüyordu. Ve Avrupa toplumunun bu vekalet görevini doğrudan Türk toplumundan almış olması ve bu gün halen vekaletlerinde bulunan medeniyetin gelişiminin daha iyi anlaşılması sebebiyle diğerlerinden önce ve en özel ilginin gösterilerek bu iki kültür, yani Avrupa ve Türk toplumları arasındaki münasebetler analiz edilmelidir.

İnsanlığın ortak mirasının Türk medeniyeti olarak adlandırıldığı zamanlarda, Avrupa kültürü ile Türk medeniyetinin siyasi, resmi ve kalıcı ilk karşılaşması Malazgirt meydan muharebesidir denilebilir. İşte bu andan itibaren tarihin, yüzlerce yıl sonra olacak ve insanlık adına çok önemli olan olaylar dizisinin temelini attığını görüp de, kader dememek elde değildir. Şöyle ki bence, ortak yüksek medeniyetin, Türk toplumundan, Avrupa toplumuna geçmesine yani bir nevi devir teslim töreninin başlamasına sebep olan en büyük etken olarak gördüğüm haçlı seferlerinin, düzenlenebilmesini sağlayan zihniyeti oluşturan husumetin temeli işte bu zamanlara dayanır.

Gerçektende ortak medeniyetin bir Anadolu kültür birliğinden Avrupa’ya geçişinde ve Avrupa kültürünün oluşumunda bütün öteki etkenlerden ayrı tutarak diğerlerine nazaran daha etkin ve baskın gördüğüm haçlı seferleridir.

O gün veya bu gün tek taraflı, yanlı ve dar bir çerçeveden bakarak, düzenlenen bu seferleri yorumlamak spekülasyondan başka bir şey değildir ve ötesine geçemez. Lakin seferlerden sonra Avrupa toplumunun ve Türk toplumunun hareketlerindeki ivme değişikliklerine bakarak tarihsel süreç içerisinde bu güne geldiğimizde kimin kazanıp kimin kaybettiğini veya seferlerin amacına ulaşıp ulaşmadığını anlaması o kadar da zor değil. Bu seferlerle birlikte doğu ile batı arasında bir nöbet değişimi olması yolunda adımlar atılmaya başlanmıştır. Sonuçta Malazgirt meydan muharebesiyle başlayan rekabet sonucu doğan karşılıklı hırsın sebep olduğu haçlı seferleriyle Türk bayrağı altında toplanmış bütün doğu toplumlarının vekalet ettiği ortak medeniyet, avrupanın vekaletine geçmeye başlamıştır.

İnsanoğlunun ortak yatırım ve birikimiyle oluşan ortak medeniyetin Türk toplumundan önce ki vekaletçisi durumunda ki Çin’den ve diğer uzak doğu ülkelerinden, coğrafi konumlarının etkileşim alanlarına çok uzak oluşu, yaşanılan dönemin etkileşim ve iletişimi coğrafyaya tabi kılması, kültürel alanda,  Türklere devrinden önce ortak medeniyete yaptıkları hizmetler harici pek bir etkileri olamaması suretleriyle bahsetme gereği ve lüzumu görmüyorum.

Sonuç olarak Avrupa medeniyetinin bu gün, bu durumda olmasına, sahip oldukları medeniyetin kendilerinden önceki sahibi doğu kültürlerinin muazzam derecede etkisi olduğunu inkar etmek  yalan söylemekten başka bir şey değildir.  Eğer Avrupa insanca yaşama alanında daha da gelişmek ve içten ve samimi bir hisle tarihin bu zamanında sahip bulunduğu ortak medeniyete, uygar dünyaya ilerleme yolunda bir şeyler kazandırmak istiyor ise, bu yüksek medeniyete sahip bulunduğu süre içerisinde doğu kültürüne ve özellikle Türk toplumuna gereksinim duyacak ve yokluğunda ise ihtiyaç hissedecektir.

Avrupa medeniyeti yaşam sıvısını, doğu medeniyetinden alır. Avrupa eğer ki bir gün, günlük çıkarlar uğruna doğuyu suiistimal ederse, yaptığı iş kendi geleceğini baltalamaktan başka bir şey değildir. Bu gelecek on sene sonrasının geleceği değildir, bu gelecek, tıpkı haçlı seferleri gibi, sonuçları dünya tarihinin seyrini değiştiren uzun vadeli bir gelecektir. Avrupa bunu asla unutmamalı.


SAYGILARIMLA  

Anıl Beşir   Kırıkkale Ünversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi

 


Sitemizin tasarımını nasıl buldunuz?
Çok güzel...
Güzel...
Daha iyi olabilirdi...
Tasarım içerikle uyum halinde değil...

(Sonucu göster)


 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol