1-Olmak ya da Olmamak...
Yayımlandığı Tarih: 26 Mart 2009 Perşembe;  
Yayımlandığı Yer: İL GAZETESİ;  
Yayımlandığı Sayfa: 7

Olmak ya da Olmamak

 

Sevgili Dostlar, fikirlerimi sizlerle paylaştığım bu ilk günde hepinize merhabalar. Bu ilk günün özeliği ve anısına, sizlere fikir sahibi olmanın ve fikri anlatmanın değerini açıklamaya çalışacağım.

 

Sevgili dostlar insan  Alah’ın (c.c.) yarattığı en yüce ve kutsal varlıktır. Allah’ın(c.c.) ruhuna, ruhundan üflediği, bütün mahlukatı önünde diz çöktürttüğü, dünyaya halifesi tayin ettiği şerefli ve onurlu varlıktır insan. Peki şu soruyu düşündük mü hiç; insanı bu kadar yüce yapan, Allah’ın (c.c.) yarattığı en yüce kılan, onu bu derece yükselten erdem ve değer nedir? İnsan niçin yücedir? Fiziksel olarak kas gücüne bakarsak, bir çok hayvan insandan çok daha güçlüdür. Yaratılmış olan diğer varlıklara bakarsak bir çoğu insandan çok daha yüksek bir hareket kabiliyetine sahiptir. Peki nedir insanın farkı? Aklı ve konuşabilme kabiliyetidir.

 

İnsan kapsamlı olarak düşünebildiği ve bu düşüncelerini sistemli olarak ifade edebildiği için değerlidir. Hayvanlar düşünemezler ve konuşamazlar. Bu sebepten dolayı bütün işlerini savaşarak, kavga ederek, dövüşerek çözerler. Oysaki insan, hayvanların sahip olamadıkları bu iki çok değerli şeye yani akıl ve dil’e sahiptir. Ve fiziksel olarak değil ama fikirsel olarak, bir insanın insanlığı, işte bu erdemleri kullanabildiği ölçüde değerlendirilir. Yani insan aklını kulanabildiği ölçüde, insan dilini kullanabildiği ölçüde insandır. Diğer türlü insanı hayvandan sadece dış görünüş olarak ayırt edebiliriz ki, hayvanlaşan insanlar tabiri burada çok manalıdır.

 

Sevgili dostlar, bir bireyin olduğu kadar bir milletin değeri de fikirleriyle ölçülür. Cahiliyetten ve  kabalıktan uzak olmanın, yani değerli olmanın koşulu ise güzel ve etkili fikirlere sahip olmaktır. İşte bu güzel fikirler de  şimdiye kadar anlattığım akıl ve dilin kulanılmasıyla otaya çıkar. Örneğin Türk milletini değerli kılan şey, kaşının rengi ya da burnunun şekli değildir. Bu mileti necip kılan şey, zulmetmeme yönünde ki fikirleridir, 14 bilinmeyenli denklemleri çözerek İstanbulu fehetmesidir, şiirleri, türküleridir. Askeri anlamda uyguladığı strateji ve savaş stratejistlerini ters düz eden akıl oyunlarıdır. Gördüğünüz gibi övündüğümüz şeyler ve bizi hem birey olarak hem millet olarak yücelten şeyler hep bir takım inceliklerle bezenmiş akıl ve dil ürünleri, fikir ürünleridir. Yoksa hiç birimiz kabalıklarla, kavgayla, bizden zayıf olan düşmanları ezmekle övünmüyoruz. Övünmeyiz de zaten. Çünkü bunların içinde bizi farklı kılacak olan hiçbir incelik yoktur. İşte fikir sahibi olmak ve yumruklarımızla değil fikirlerimizle konuşmak bize övünç ve değer getirecektir.

 

Sevgili dostlar, bir çoğumuz konuşmalarımızda müslüman kimliğini öne çıkartır. Ayetlerden, hadislerden alıntılar yapar, methiyeler düzer. Ancak genelde yaptıklarımız pek İslama uygun değildir. Etrafıma baktığım zaman sabırsız, her işini kavgayla çözmeye çalışan, dövüştüğü için gururlanan insanlar görüyorum. Ki olur olmaz dövüşmek sosyolojik olarak tamda benim anlattığım şeyin karşıtıdır. Ancak Hz. Resulullah İslamı tevdi ederken, 99 kez küfür yiyerek kovulduğu çadıra belki bu sefer anlarlar ümidiyle 100. kez girerken yani İslam fikrini anlatmaya çalışırken, bizler ondan daha mı şerefliyiz ki, devamlı kavga meraklısı olarak dolaşıyoruz. Anlatmak, konuşmak, fikri istişare etmek olmadan ilk planda ve devamlı suretle insanı insan yapan aklı ve konuşma kabiliyetini geriye atarak, hayvansı bir tavır sergiliyoruz. Açık konuşuyorum, nefsi müdafa halleri ve artık yapılacak başka birşey kalmayan durumlar haricinde kavga etmek, aklı ve konuşma kabiliyetini yadsımak, Allah’ın (c.c) insana üstünlük olarak verdiklerini kenara itmektir ve çok yanlıştır. Hem de çok büyük bir yanlıştır.

 

Sevgili dostlar, her birimizin etrafında kendimize göre yanlış bulduğumuz bir çok şey vardır. Ülke bazında da bu böyledir. Peki hiç bu yanlışlıkların tamamının insanların fikirlerinden kaynaklandığını ve tekrar bütün bu yanlışlıkların insanların fikirlerini değiştirmek suretiyle değiştirilebileceğini düşünüyor muyuz?  Akli maraziyesi olmayan herkesin yanlış diyeceği bir uç örnekle bunu açıklayayım. Mesela sokak ortasında bayan arkadaşıyla uygunsuz konumda kalan bir erkek düşünelim. Yaptığı açık ve seçik bir şekilde yanlış ve tavizi olmayan birşey değil mi? Evet. Peki bu yazıyı okuyan sen değerli kardeşim bu gençlerin yaptıklarını yapar mısın? Cevaplarınızı duyar gibiyim. Hayır. Peki niçin? Sen niye yapmıyorsun? Çünkü yanlış değil mi. Kafandaki birşey sana bu işin yanlış olduğunu fısıldıyor. Çok çeşitli sebepleri olabilir. Bu işin dinen uygun olmadığını düşünebilirsin, milli kültürümüze aykırı olduğunu düşünebilirsin, toplumun tepkisinden çekinebilirsin vs. farketmez. Sonuçta ne olursa olsun seni sokak ortasında karşı cinsten biriyle uygunsuz bir durumda kalmaktan alıkoyan, kafandaki bu çok çeşitli fikirlerin sana fısıldadığı “yanlış” kelimesidir. Peki verdiğim örnekteki gençler niçin bu yanlış bulduğumuz işi yapıyorlar. Çünkü kafalarında ki birşey yaptıklarının, yanlış olmadığını fısıldıyor onlara. Bununda sebepleri çok farklı olabilir, ama yaptıklar şeyi yapmalarını sağlayan kafalarında ki yapılabilir veya doğrudur ibaresidir. Peki tekrar soruyorum, şimdi ben o çocuklara bu yaptıklarının yanlış olduğunu dikte etsem, bu çocuklar onu yapar mı? Hayır. Niye hayır biliyor musunuz? Sen niye yapmıyorsan, eğer fikirlerini değiştirmeyi becerebilirsen o gençlerde o sebepten yapmayacakta ondan. Tabi uç bir örnek verdim farkındayım. Ancak bu verdiğim örnekteki sistemi aklınızdaki büyük küçük herşeye uygulayın, sonuçlarını çok değil beş dakika düşünün. Bir insana doğru olan bir şeyi açıklamakla hiç birşey kaybetmezsiniz, ancak açıklamamakla çok şey kaybedersiniz.

 

Sevgili dostlar anlatageldiğim şeyin özeti şudur. Ben istiyorum ki bu necip milletin, şerefli fertleri yani bizler yani sizler, tarhine yakışır bir nesil olsun. Sokaklarda değil, kütüphanelerde sabahlasın. Çünkü etrafımda yıllarca girdiğim ortamlarda, konuştuğum insanlarda gözlemlediğim şey şuydu: Sorunlarını fikirleriyle, kabiliyetleriyle, medeni bir şekilde aşan insanlar daima erdem sahibi oldular ve sorunlarını çözebildiler. Öte taraftan, sokaklara özenen, silaha, bıçağa özenen, akıl ve konuşma yoksunu kardeşlerim, gencecik fidanlar hep ezildiler, hep kaybettiler. Hep bireysel baktık ancak, eğer bizler elimize kalemi değil de, sopayı alırsak, soruyorum işte o çok sevdiğimiz vatanımız, bayrağımız, milli değerlerimizi, İsraile, İngiltereye, ABD’ye, Yunanistana, Rusyaya vs. karşı nasıl koruyacağız. Bizim gençlerimiz, fikir yoksunu olarak, bilgisizce yetişirken, karşı tarafın ürettiği nükleer silaha nasıl karşı koyacağız? Sallamayla mı? Güldürmeyin beni... Tabi ki benim anlattıklarımın da istisnaları vardır. Hepimizin sinirlendiğimiz, agresileştiğimiz, konuşmaktan,anlamaktan sıkıldığımız anlar vardır. Hepimiz insanız. Bunda sıkıntı yok. Sıkıntı, hayatımızda, fikirlerle konuşmanın istisna, yumruklarla konuşmanın ise kural olmasında.

 

Anlattğım şey belli, ya adam gibi alırız elimize kalemi kağıdı, kitabı, bilgiayarı okuruz, öğreniriz, düşünürüz, konuşuruz, sorunlarımızı böyle akılcı ve güzel bir şekilde aşarak geleceğe sağlam adımlarla, 2023’ün süper gücü olarak yürürüz, ya da 3. dünya ülkesi statüsünde, Mossad’ın, CIA’nın, KGB’nin oynadığı oyunlara gelir, yarın hiç birşeye yaramayan bir nesil ve yönlendirilen bir millet oluruz. Dilimiz Türkçeden başka her dil, dinimiz İslamdan başka her din, vatanımız Anadoludan başka her yer olur. Olmak ya da olmamak... Seçim sizin....

 

Anıl BEŞİR //  Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi

E posta: anilbesir@gmail.com
 


Sitemizin tasarımını nasıl buldunuz?
Çok güzel...
Güzel...
Daha iyi olabilirdi...
Tasarım içerikle uyum halinde değil...

(Sonucu göster)


 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol