ATATÜRK’Ü VE CUMHURİYETİ ANLAMAK

Bir millet düşününüz ki kendisiyle bağdaşmayan ideolojik sistemlerin pençesine düşürülmüş. Kendini bulamamış, kendisiyle özdeşleşememiş bir millet. Fertleri, dünyadaki hiçbir bıçağın kesemeyeceği, hiçbir siyasetin, hiçbir menfaatin koparamayacağı kadar güçlü gönül ve sadakat bağlarıyla birbirine bağlanmamış bir millet.Yıkılmaya,dağılmaya, yok olmaya mahkum bir millet. Bu millet ne kadar millettir? Bu milletin kurduğu devlet ne kadar devlettir? İşte tam burada Cumhuriyeti iyi anlamak, iyi özümsemek icap ediyor.

Devlet olmak istiyorsanız, önce millet olacaksınız. Millet olmak istiyorsanız, önce özgürlüğünüze, bağımsızlığınıza düşkün olup milli egemenliğinizi kuracaksınız. ‘Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Bilelim ki milli benliğini bulamayan milletler başka milletlere yem olurlar’ diyor gazi.  Eğer milli benliğinizi bulabilirseniz, işte o zaman tarihin övgü dolu nağmelerle bahsettiği o kalıcı, o kudretli, o şanlı uygarlıklardan biri olma hakkınız vardır.

İnsanlığın binlerce yıllık tarihi nice şanlı milletler ve kurdukları kudretli devletlerle doludur. Bir çoğu geldiler ve geçtiler. Bir çoğu başarılı bir liderin diktasında göklere sürüklendiler, ve yine o liderin tabutunda toprağa gömüldüler. Çünkü kazanılan başarılar, kurulan uygarlıklar hiçbir zaman o milletlerin olmadı. Ve bu sebepledir ki milletlerin çok azı kalıcı olmanın onuruna ve gururlu sükutuna erebildiler. Bu açıdan birleştiği ilk andan bu güne kadar, binlerce yıldır, töresini bozmadan, vatanına olan sadakatine gölge düşürmeden olduğu gibi bu güne gelen ve olduğu gibi de geleceğe uzanacak olan Türk milletini iyi irdelemek lazım.

Cumhuriyet Türk milletinin kendi benliğini bulmasıdır. Cumhuriyet Mondorostan, Sevr’den geçerek, Türk milletinin adeta Ergenokon'dan yeniden çıkmasıdır. Yüksek medeniyet yolunda siyasi ve sosyal reformunu tamamlayarak güvenli adımlarla geleceğe yürümesidir. Bu açıdan Atatürk devrimi, tek bir kişinin belli bir tarihsel süreç içerisinde kendi sistemini uygulaması değil, Türk milletinin, millet olma bilinç ve kararlılığıyla ne yaptığını ve nereye gittiğini bilerek, binlerce yıllık geçmişinde bu millet için ölümün üzerine gül bahçesine girercesine gidenlere verdiği cevaptır.

Cumhuriyeti ve Gazi Paşanın bedeninde çelikleşmiş ifadesini bulan Türk milletinin çağdaşlaşma hareketini anlamak için, elbette katıksız bir kendine güven yeterli olmayacaktır.

Atatürk’ü anlamak sadece on kasımlarda onun ardından göz yaşı dökmek değildir. Ulu önderi anlamak cehaleti bitirmektir. Yüksek medeniyet yolunda, hiç durmadan ve hiçbir şeyin bizi engellemesine izin vermeden ilerlemektir;efsanelere değil ilime, bilime inanmaktır ulu önderi anlamak.

Ve Cumhuriyet. Gazinin en büyük eserimiz dediği ve onu gençliğe emanet ettiği Cumhuriyet. Onu anlamak ise yiğitlik işidir. Kan dökmek, savaşmak değildir yiğitlik. Korkaklıktır o. Karşı tarafın ilminden, fikrinden korkmaktır. Oysa Cumhuriyeti yaşamak demokrasiyi gerektirir. Cumhuriyeti yaşamak, milletini sevmeyi ve kendini millet olarak gören her topluma ve icaplarına saygı duymayı gerektirir. Cumhuriyeti yaşamak milletin kendi istediği biçimde yönetilmesini gerektirir. İşte bütün bunların toplamıdır Cumhuriyet. Ve ne zaman ki bizler bütün bu sayılanları yaşamaya başlayacağız işte o zaman hem Cumhuriyeti hem de Gazi Paşayı gerçekten anlamış olacağız.  

Bu büyük milletin, ecdadına ve insanlık alemine karşı olan sorumluluğunu yerine getirme adına, 83 yıldır medeniyet yolunda, ilim ve bilim yolunda, cehaleti, zulmü ve karanlığı yenme yolunda giriştiği iş beklide dünya tarihinin gördüğü en kutsal işlerden birisidir. Bu işte ne bir menfaat, ne de kişisel bir çıkar düşünmek söz konusu olmadığı gibi Gazi Paşanın izinde ve Cumhuriyet yolunda yürümeyi misyon edinmek, Türk vatanının üstünde dalgalanan hilal için batan güneşlere karşı boynumuzun borcudur.